3. Makabeler
Yahudiler'in İskenderiye'ye Sürülmesi
4 Bunun üzerine bu buyruğun ulaştığı her yerde devlet kasasından Yahudi olmayanlar için bir ziyafet düzenlendi ve büyük bir sevinç vardı. Çünkü uzun zamandır yüreklerinde sakladıkları düşmanlık şimdi ortaya çıkmış ve dile getirilmiş durumdaydı.
2Fakat Yahudiler sürekli yas tutuyor, ağıt yakıyor ve gözyaşları içinde feryat ediyordu. Her yerde yürekleri yanıyordu ve onların mahvolması için çıkartılan bu beklenmedik buyruktan dolayı inliyorlardı.
3Hangi bölge ya da kent, hangi yerleşim yeri ya da hangi sokaklar onlar için yas ve ağlama sesleriyle yankılanmıyordu ki!
4Çünkü birçok kentte generaller tarafından o kadar zalim ve acımasız bir şekilde gönderiliyorlardı ki düşmanlarının bazıları bile, gözlerinin önündeki sıra dışı cezalar karşısında acınacak durumda olanları görüp yaşamın belirsizliği üzerinde düşünerek bu perişan insanların sürgün edilmesine gözyaşları döktüler.
5Çünkü götürülenler arasında çok sayıda yaşlı, ak sakallı, iki büklüm olmuş, ağır aksak yürüyen erkekler vardı. Utanç verici davranışların baskısıyla sürülerek hızlı adımlarla yürümeye zorlanıyorlardı.
6Evlilik hayatına başlamak üzere zifaf odasına yeni girmiş genç kadınların sevincinin yerini ağlayış aldı. Mür kokulu saçlarına küller serpmiş olarak, peçesiz bir biçimde götürüldüler. Putperestlerin acımasız zulmü onları yıkıma uğrattı ve düğün ezgisi yerine hep birlikte ağıt yaktılar.
7Gemiye bindirme yerine kadar bağlı olarak ve herkesin gözü önünde şiddetle sürüklendiler.
8Çelenk yerine boyunlarında ipler taşıyan gençliklerinin doruğundaki kocalar, düğün şöleninin geri kalan günlerini neşeli bir şenlik kutlayarak değil ağıt yakarak geçirdiler. Çünkü ölümle burun burunaydılar.
9Prangalara vurulmuş olarak yabanıl hayvanlar gibi gemilere bindirildiler; bazıları gemideki oturma yerlerine boyunlarından bağlandı, başkalarının ayaklarıysa kırılmaz prangalara vuruldu.
10Ayrıca hainlere yaraşır bir uygulamayla karşılaşmaları için yolculuk boyunca deliksiz bir güverte altında, koyu karanlıkta hapsedildiler.
Yahudiler'in Şedia 'daki Tutukluluğu
11Şedia diye adlandırılan yere getirildiklerinde ve yolculuk kralın buyruğuna uygun bir biçimde sona erdiğinde bu insanlar kentin karşısında yapılmış olan kocaman surlu bir hipodroma koyuldular. Kenttekilerin ve kente gelen herkesin onlarla alay etmesi için en uygun yer burasıydı. Böylece ne kralın kuvvetleriyle bir bağlantı kurabildiler ne de kentin sınırı içinde olduklarını ileri sürebildiler.
12Bunlar yerine getirildikten sonra kral, Yahudiler'in kentteki yurttaşlarının kendi akrabalarının başlarına gelen talihsizliğin yasını tutmak üzere kentten gizlice çıkıp acı acı ağladıklarını duyunca
13öfkelenip yas tutanların da cezalarının en ufak ayrıntısına kadar diğerleriyle aynı sonu paylaşmalarını buyurdu.
14Daha önce kısaca sözü edilen ağır iş cezası için değil, bütün halk kralın buyurduğu akıl almaz işkenceleri görmek üzere birer birer kaydolacak ve bunun sonucunda bir gün içinde bütün ulus yok edilecekti.
15Bu yüzden, başvuran bu insanların kayıt işlemleri güneşin doğuşundan batışına kadar acı bir acelecilikle ve son derece yoğun bir çalışmayla yapıldı ve kırk gün sonra hâlâ tamamlanmamış olan bu iş sona erdi.
16Sürekli büyük bir sevinçle coşan ve putlarının uğruna ziyafetler düzenleyen kral, gerçeğe yabancılaşmış aklı ve saygısız ağzıyla en ulu Tanrı'ya karşı uygunsuz sözler kullanıyor, ama konuşamayan, iletişim gücünden yoksun olan, kimseye yardım edemeyen şeyleri övüyordu.
17Fakat az önce belirtilen dönemden sonra katipler, Yahudiler'in bitmek bilmeyen sayılarından dolayı sayımını bitiremeyeceklerini krala bildirdiler.
18Yahudiler'in çoğu hâlâ kırsal bölgelerde olduğu halde bazıları kendi evlerinde, bazıları sarayda oturuyordu. Bu görev Mısır'daki tüm generalleri aşıyordu.
19-20Onları kaçış yolu sağlamak için rüşvet almakla suçlayıp kötü tehdit etti. Ancak kullandıkları kalem kağıdın tükenmiş olduğunu söyleyip bunu kanıtladıkları zaman bu konuda bütünüyle ikna oldu.
21Fakat bu olay, gökten Yahudiler'e yardım edenin karşı koyulmaz lütfundan dolayı gerçekleşmişti.