Deuterokanonik (Apokrif) Kitaplar Tobit Yudit Ester Bilgelik Sirak Baruk Yeremya’nın Mektubu Azarya’nın Duası Suzanna Bel ve Ejderha 1. Makabeler 2. Makabeler 3. Makabeler Esdras Ezra Maneşşe’nin Duası 151. Mezmur 4. Makabeler

Ezra

7Ben konuşmamı bitirdiğimde, ön­ceki gecelerde olduğu gibi, aynı melek bana gönderildi.

20 bana şöyle dedi: "Ayağa kalk Ezra, sana şu ha­beri iletmek için geldim, iyice dinle."

3"Buyrun efendim" dedim. Sonra konuşmasını şöyle sürdür­dü: "Uçsuz bucaksız açık bir alanda oluşturulmuş, enine ve boyuna yayılmış bir denizi düşün, Ama girişi bir ırmağın ağzı gibi dar,

4Eğer herhangi bir kimse bu denize ulaşmaya karar verirse, onu görse de,

5onun açık su­larına o dar geçitten geçmeksizin ula­şamaz.

6Ya da düz bir alanda kurul­muş bir kenti düşün.

7Öyle bir kent ki, arzu edebileceğin her şeyle dolu, ama kentin girişinin sağı ateş, solu da de­rin bir suyla kaplı, dar ve dik.

8Suyla ateşin arasında yalnızca bir patika yol var. Bir defada sadece bir kişinin ge­çebileceği genişlikte.

9Örneğin bu kent birisine miras olarak verilseydi, o kişi bu tehlikeli yollardan geçmeksizin na­sıl kendi mirasına egemen olabilirdi?"

10"O tek yol, efendim" diyerek aynı gö­rüşte olduğumu açıkladım.

11Bana şöyle dedi: "İsrail'in his­sesi de böyle. Yarattığım dünya İsrail içindi. Adem buyruklarıma karşı ge­lince insanlık yargılanmayla karşı kar­şıya kaldı.

12Bu dünyanın girişleri dar, acı dolu, çetin, sarp, kötü, tehlike ve sıkıntılarla dolu olarak yaratıldı.

13Ama daha büyük dünyanın girişleri daha geniş, emin ve ölümsüzlüğe götürür.

14Şu halde, her insan mutlaka bu dar, amaçsız, boş hayata girmeli. Yoksa ruhların korunduğu yerdeki lütfa hiç erişemez.

15 Öyleyse Ezra, neden ölüm­lü olduğun, kesinlikle öleceğin düşün­cesinden bu kadar derin bir tedirginlik duyuyorsun?

16Neden zihnini şu an yerine geleceğe çevirmiyorsun?"

17"Efendim, üstadım" diye yanıt­ladım, "Yasanızda koşulları koymuş­tunuz: Doğru olanlar bu lütuflara sa­hip olacak, günahkârlar yok olacak.

18Bundan dolayı doğru olanlar bu zor hayata katlanıp öteki dünyadaki hu­zurlu yaşamı arayabilirler, ama gü­nahkâr hayat yaşayanlar, hiç açık alan­lara ulaşmadan, doğrudan zorluklar içi­ne gitmiş olacaklar."

19Melek şöyle dedi: "Sen Tanrı­dan daha iyi yargılayamazsın, ne de yüce Tanrı'dan daha akıllı olabilirsin.

20Tanrı'nın önlerine getirdiği yasanın hor görülmesindense, şimdi yaşayan bir çok kimsenin yok olması daha iyi­dir!

21Tanrı tüm insanlara, bu dünya­ya geldikleri zaman nasıl yaşama erişeceklerini ve cezalandırılmaktan kur­tulacaklarını anlatan açık bilgiler ver­mişti.

22Ama günahkârlar O'na itaat etmeyi reddettiler,

23Onlar kendi boş fikirlerini oluşturup hile ve kötülük tasarladılar. Dahası yüce Tanrı'nın var­lığını reddedip O'nun yollarını kabul etmediler.

24O'nun yasasını ve vaat­lerini reddettiler. Yargılarına güven­mediler, buyruklarına itaat etmediler.

25Onun için Ezra, boşluk boş olanla­rın, doluluk dolu olanlarındır!

Mesih 'in Krallığı ve Son Yargı Günü

26"Dinle! Önceden haber vermiş olduğum belirtiler görülmeye başladı­ğında zaman gelecek, şu anda görün­meyen kent ortaya çıkacak ve şimdi gizlenmiş olan ülke görünür olacak.

27Önceden uyardığım kötülüklerden korunmuş olan herkes benim olağan­üstü, görkemli işlerimi görecek.

28Oğ­lum Mesih beraberindekilerle ortaya çıkacak, hayatta kalan herkese dört yüz yıl mutluluk getirecek.

290 zama­nın sonunda oğlum Mesih ölecek, böy­lece nefes alan bütün insanoğlu da ölecek.

30Daha sonra dünya, yaratılı­şın başlangıcındaki gibi, yedi gün için ilk sessizliğine geri dönecek; geride hiç canlı kimse kalmayacak.

31Yedi gün sonra henüz uyanmamış olan çağ uyandırılacak, çürümüş çağ ise öle­cek.

32Yeryüzü bağrında uyuyanları, toprak içinde sessizce dinlenenleri bı­rakacak. Koruma evleri kendilerine emanet edilmiş olan ruhları geri vere­cek.

33Daha sonra yüce Tanrı yargıç­lık makamında görülecek. Sevgi ve sabır son bulacak,

34yalnızca yargı kalacak.

35Doğruluk sağlam basacak, sadakat güçlü olacak. Dünyada yapılanların karşılığını verme bir anda başlayacak, açık hesaplaşma yapıla­cak. İyi işler uyanacak, kötü işlerin uyumasına izin verilmeyecek.

36Daha sonra sıkıntı yeri ortaya çıkacak, onun karşısında da huzur yeri. Cehennemin fırını gösterilecek, karşı tarafta da cen­netin sevinci.

37"Daha sonra yüce Tanrı ölüm­den diriltilmiş uluslara şunları diye­cek: 'Bakın ve anlayın, sizler beni yalanlayıp kulluk etmeyi reddettiniz, buyruklarımı hor gördünüz.

38Bir bu tarafa, bir de öteki tarafa bakın: Bu tarafta huzur ve sevinç, öbür tarafta ateş ve sıkıntı.' Bunlar O'nun, onlara yargı günü söyleyecekleridir.

39"O gün güneşsiz, aysız ve yıl­dızsız;

40bulutsuz, gök gürültüsüz ve şimşeksiz; rüzgarsız, susuz ve yağ­mursuz; karanlık, gecesiz ve sabahsız; yazı, baharı ve kışı olmayan;

41ısıt­mayan, dondurmayan ve soğuk olma­yan; dolusuz, yağmursuz ve çiğsiz;

42öğlesi, gecesi ve şafağı olmayan; ay­dınlığı, parlaklığı ve ışığı olmayan bir gün olacak. Yalnızca yüce Tanrı'nın Işığı'nın parlaklığı var olacak. Bütün insanlar önlerine serilmiş olan her şeyi görecek.

43O, adeta yılın bir haf­tası kadar bir süre devam edecek.

44Yargı günü için söyleyeceğim buy­ruk budur. Bu vahyi sadece sana in­dirdim."

45Şöyle dedim: "Efendim, daha ön­ce söylediğimi tekrar edeceğim: Ko­şullarını belirlemiş olduğunuz buy­ruklarınıza itaat ederek yaşayanlara ne mutlu!

46Ancak, dua ettiğim kişi­lere ne olacak? Hiç günah işlememiş ve senin antlaşmana karşı gelmemiş biri var mıdır?
47Şimdi anlıyorum ki, gelecek dünya çok az kişiye mutluluk, ama bir çok kişiye sıkıntı getire­cek.

48Bizleri Tanrı'nın işlerinden uzaklaştırıp soğutan kötülük kalpleri­mizde gelişti, bizi çürümenin içine ve ölüm yoluna çekti, yıkımın yollarını bizlere sere serpe açtı. Bizleri yaşam­dan çok uzaklara taşıdı. 0, bunu sade­ce bir kaç kişiye değil, ama hemen hemen yaratılmışların tümüne yaptı."

49Melek şöyle yanıtladı: "Dinle be­ni, sana daha fazla bilgi verip düzelt­me yapacağım.

50Bu nedenledir ki, yüce Tanrı tek bir dünya değil, iki tane yaratmıştır.

51Dediğin gibi, doğ­ru olanlar çok değil, sadece bir kaç kişi. Günahkârların sayısıysa çok. 0 halde yanıtı dinle.

52Farzet ki, senin bir kaç tane çok değerli taşın var. On­ların arasına adi kurşun ve kil koya­rak sayılarına ek yapar miydin?"

53Hayır" dedim, "Hiç kimse bunu yap­maz."

540 konuşmasını sürdürdü: "Şu yönden de bir bak. Yeryüzü ile konuş, ona alçakgönüllülükle sor, sana yanıt verecektir.

55Şöyle de: 'Sen altını, gü­müşü, bakırı, demiri, kurşunu ve kili üretiyorsun.

56Altından daha fazla gü­müş, gümüşten daha fazla bakır, ba­kırdan daha fazla demir, demirden da­ha fazla kurşun, kurşundan daha fazla kil var.'

57Sonra sen kendin yargıla, hangileri değerli ve arzu edilir, hangi­leri sıradan."

58"Efendim, üstadım" dedim, "Sıradan şeyler ucuzdur, daha az olanlar ise daha değerli."

59Oda şöyle yanıtladı: "Bundan ne sonuç çı­kar, düşün o halde: Elde edilmesi zor olan şeye sahip olan kişinin memnun olması için, sıradan şeylere sahip olan­dan daha fazla nedeni vardır.

60Aynı şekilde, vaat ettiğim yargı günümde, ben kurtulmuş bir kaç kişiyle mutlu olacağım. Çünkü onlar benim görkemimi egemen kıldılar. Onların aracı­lığıyla adım bilindi.

61Buna karşılık kayıp halk için hiç yas tutulmayacak. Onlar artık buhardan başka bir şey de­ğiller, alev veya duman gibiler. Onlar ateş alıp birden bire alevlenir, sonra da sönüp ortadan kaybolurlar."

62Sonra şöyle dedim: "Toprak ana, sen ne doğurmuşsun! İnsanın aklı, var­lığın geri kalanı gibi bir toprak ürünü müdür?

63Eğer gerçekten topraktansa, hiç yaratılmamış olması daha iyiydi!

64Ama gerçekte biz düşünme yetene­ğiyle büyüyüp gelişiyor, onun tarafın­dan sıkıntı görüyoruz. Bizler ölüme mahkûmuz ve biz bunu biliyoruz.

65İn­sanoğlu için ne acı! Vahşi hayvanlar için ne mutluluk! Ne acı annenin her bir çocuğu için! Ne büyük sevinç sı­ğırlar ve sürüler için!

66Onların duru­mu bizimkinden ne kadar daha iyi! On­ları bekleyen bir yargı günü yok, ölüm­den sonraki yaşam, sıkıntı ve kurtulu­şa dair bilgileri yok!

67Eğer bir sıkıntı olacaksa, gelecekte bir yaşamın bize vaat edilmesinin nesi güzel?

68Her ya­şayan insan ağır bir yük yüklenmiş, kötülükle lekelenmiştir, baştan başa bir günahkârdır.

69Eğer öldükten son­ra bizi bekleyen bir yargı günü olma­saydı, daha iyi olmaz mıydı?"

70Melek şöyle yanıtladı: "Yüce Tanrı yeryüzünü, Adem'i ve çocukla­rını yaratırken ilk önce yargı gününü ve onunla beraber oluşacakları tasar­ladı.

71İnsan düşünme yetisiyle gelişir dediğinde, senin kendi sözlerin yanıtı sana veriyor.

72Bu dünyanın insanları günahı bilinçli olarak işlemişlerdir. Onları bir sıkıntının beklemesinin ne­deni de budur. Onlar buyrukları aldı­lar, ama uymadılar. Yasayı kabul et­tiler, ama saygısızlık edip bozdular.

73Yargı günü nasıl bir savunmada bu­lunabilecekler, son günde yanıtları ne olacak?

74Yeryüzündeki insanlara kar­şı yüce Tanrı ne kadar sabırlı oldu! Onların hatırı için değil, ama önceden belirlenmiş gelecek uğruna."

75Bunun üzerine dedim ki: "Efen­dim, eğer gözünüzde lütuf buldumsa, şunu bana açıklar mısınız? Öldükten sonra bizlere ruhlarımız geri verildi­ğinde, sen yeni dünyanı yaratana ka­dar rahat içinde mi bekletileceğiz, yok­sa sıkıntımız derhal başlayacak mı?" "Onu da sana anlatacağım" diye ya­nıtladı,

76"Ama kendini benim yasa­mı horlayanlarla, sıkıntı çekeceklerle bir sayma.

77Çünkü sen, her ne kadar sana son günlere kadar gösterilmeye­cek olsa da, yüce Tanrı'nın gözünde iyi işlerden oluşan bir hazine birikti­rip depoladın.

78Ama şimdi ölümden konuşalım: Yüce Tanrı bir insanın öl­mesi için son kararını verdiğinde, ruh her şeyden önce bedeni terk edip onu bahşetmiş olan biricik varlığa, yüce Tanrı'ya tapınmak için geri döner.

79Ancak, yüce Tanrı'nın yollarını red­dedip O'nun yasasını hor görenlere, Tanrı'dan korkanlardan nefret edenle­re gelince,

80onların ruhları sürekli ka­lacakları bir yere gitmek yerine, aylak aylak, acı, sıkıntı ve keder içinde do­laşır dururlar. Bu da yedi nedenden dolayıdır.

81İlk olarak onlar yüce Tan­rı'nın yasasını hor görmüşlerdir.

82İkin­cisi, sonsuz yaşamı kazandıracak olan içten tövbe etme fırsatını yitirmişler­dir.

83Üçüncüsü, yüce Tanrı'nın ant­laşmalarına güvenmiş olanlar için ha­zırlamış olduğu ödülü görürler.

84Dördüncüsü, son günlerde kendilerini bek­leyen sıkıntıyı düşünmeye başlarlar.

85Beşincisi, meleklerin diğer ruhların bulundukları huzur içindeki yerlerini koruduklarını görürler.

86Altıncısı, ya­kında kendilerinin sıkıntı içine gire­ceklerini bilirler.

87Yedincisi hepsin­den en şiddetli olandır: Yüce Tanrı­nın görkemi karşısında onlar utanç içinde yıkılırlar, üzüntü içinde eriyip biterler, yaşamlarında O'na karşı iş­ledikleri günahları hatırlar, küçülüp büzülürler. Onlar son gün hesap ver­mek için O'nun huzuruna getirilecek­lerdir.

88"Yüce Tanrı'nın ilkelerini yeri­ne getirmiş olanlara gelince, ölümlü bedenlerini terk etme zamanı geldiğin­de onlara şöyle olacak:
89Yeryüzün­de kaldıkları sürece onlar sürekli sı­kıntı ve tehlikeye rağmen yüce Tanrı­ya hizmet ettiler. Onlara verilen yasa­ya bağlı kaldılar.

90Onların ödülleri budur:

91İlk Önce onlar, kendilerini kendisinin olarak alıp kabul eden Tan­rı'nın cennetini görmekten çok büyük bir mutluluk duyacaklar. Daha sonra içeri girip belirlenen yedi aşamada din­lenecekler.

920nların ilk mutluluğu, onları doğru yoldan çıkarıp hayattan ölüme götürmede başarısız olmuş olan, doğuştan gelen kötülüğe yönelik, ken­di iç dürtülerine karşı verdikleri uzun mücadelede  kazandıkları  zaferdir.

93İkinci mutlulukları da, günahkâr ruh­ların durup dinlenmeksizin başı boş dolaşmalarını ve onlar için hazırlan­mış  cezayı  görmeleridir. 

94Üçüncü mutlulukları, yaratıcıları tarafından ken­dilerine verilen iyi haberdir ki, onlar yaşamları boyunca kendilerine ema­net edilen yasaya bağlı kaldılar.

95Dör­düncü mutlulukları, huzurla dolu, meleklerce korunan ve şimdi beraberce paylaştıkları bekleme yerlerinde son­radan olacakları bilmek. Onları bekleyen gelecek çağdaki cennetten haber­dar olmak.

96Beşinci sevinçleri, kaçıp kurtuldukları çürümüş dünya ile mülk­leri olacak gelecek yaşam arasındaki farktır. Bu gelecek yaşamda sonsuza kadar eski sıkıntılarından özgür edile­cek, mutlu ve rahat yaşayacaklardır.

97Altıncı mutlulukları, güneş kadar aydınlık yüzleriyle yıldızlar gibi par­layacaklarına, asla sönüp ölmeyecek­lerine güvenmeleridir.

98Hepsinin en büyüğü olan yedinci mutlulukları ise yaşamları boyunca hizmet ettikleri ve şimdi kendisinden görkemle ödülleri­ni alacakları Biricik varlığı yüz yüze görmek için koştuklarında, tüm korku ve utançtan özgür olmalarını sağlaya­cak güvencedir.

99"Bildirmiş olduğum bu mutlu­luklar doğru kişiler için kararlaştırıl­mış armağanlardır. Daha önce açıkla­dığım sıkıntılarsa asiler için saptan­mış işkencelerdir."

100Bunun üzerine şöyle sordum: "Ruhlar bedenlerinden ayrıldıklarında bana açıkladıklarınızı görme fırsatı onlara verilecek mi?"

101"Onlara yedi gün izin verilecek" diye yanıtladı, "Sa­na anlattıklarımı görmeleri için onlara yedi gün izin verilecek. Daha sonra öbür ruhların bulunduğu yerde topla­nacaklar."

102Tekrar sordum: "Efendim, eğer gözünüzde lütuf bulduysam biraz da­ha açıklayın. Yargı günü doğru olan­ların kötülükleri bağışlanacak mı? Yok­sa onlar yüce Tanrı'ya mı yalvaracak­lar?

103Babalar kendi oğulları, oğullar kendi anne babaları, kardeşler kardeş­leri, akrabalar yakınları, dostlar de­ğerli arkadaşları adına dua edebile­cekler mi?"

104"Gözümde lütuf buldun" diye yanıtladı, "Sana anlatacağım. Yargı günü kesindir ve doğruluk mührünü sergiler. Şu anki çağda bir baba çocu­ğunu kendi yerine hasta olsun, uyu­sun, yesin ve kendi yerine iyileşsin diye gönderemez. Ne de bir çocuk ba­basını, bir efendi kölesini, bir adam en iyi dostunu!

105Aynı şekilde, hiç kimse hiç bir zaman bir başkası için af dileyemeyecek. O gün geldiğinde, her birey kendi kötülük ve iyiliklerin­den sorumlu tutulacaktır."

106Meleğe şu karşılığı verdim: "Ama o zaman bizim Kutsal Kitap'ta okuduğumuz aracı olmak nasıl olu­yor? İbrahim Sodom halkı için dua et­ti. Sonra Musa çölde günah işledikle­rinde atalarımız için,

107daha sonra Akan zamanında Yeşu İsrailliler için dua ettiler.

108Saul döneminde Samuel, veba döneminde Davut, tapınak adandığında Süleyman dua etti.

109İlyas halk için yağmur duasına çıktı, ölü bir adam tekrar hayata dönsün diye dua etti.

110Hizkiya Sanherib zamanında ulusu için dua etti. Buna benzer bir çok örnek var.

111Yozlaşma ve kötü­lüklerin arttığı günlerde doğru kişiler günahkârlar için af dilemişse, yargı günü aynı şey neden olmasın?"

112Melek bana şu yanıtı verdi: "Şu anki dünya son değildir. Tanrı'nın yü­celiği sürekli onda kalmaz. Güçlülerin zayıflar için dua etmesinin nedeni de budur.

113Ancak yargı günü şu anki dünyanın sonu olacak ve gelecek son­suz dünyanın üzerindeki çürümenin sona ereceği,

114tüm aşırılıkların yok olacağı, imansızlığın kökünden sökü­leceği, adaletin tamamen egemen ola­cağı dünyanın başlangıcı olacak. Dü­rüstlük güneş gibi yükselecek.

115Böy­lece yargı gününde davasını kaybeden kişi için hiç acıma olmayacak, kaza­nan kişi içinse hiçbir şekilde karar değişmeyecektir."

1160na şöyle dedim: "Yine de bu benim görüşüm, ilk düşüncem de son düşüncem de bu: Tanrı Adem'i hiç ya­ratmamış olsaydı, ya da yarattığında günah işlemekten uzak tutsaydı dünya ne kadar iyi olacaktı.

117Çünkü şimdi üzüntü içinde yaşamış olmanın ölüm­den sonraki cezayı beklemek dışında bizlere ne gibi bir katkısı olabilir?

118Ey Adem, ne yaptın sen? Günahın, yalnızca senin düşüşün olmadı, tüm çocuklarının da bizim de düşüşümüz oldu.

119Biz öldürücü günahlar işledi­ğimizde bize ölümsüzlüğün vaat edil­mesinin

120ya da içinde bulunduğu­muz düşkünlükte sonsuzluğu umut et­menin

121veya bizler o kadar kötü bir yaşam yaşarken, sağlık ve esenlik için­de yaşamayı umut etmenin neresi iyi?

122Yüce Tanrı'nın görkemi tertemiz bir yaşam yaşayanlara rehberlik ede­cektir. Ama bu kadar kötülüğe yönel­miş bizlere nasıl yardım edilebilecek?

123
Cennet ve onun kusursuz, şifa kay­nağı sonsuz meyvesi bize açıklandı, ama biz giremiyorsak nesi güzel?

124Yuvamızı doğru yoldan ayırdığımızdan bu yana oraya asla giremeye­ceğiz.

125Kendilerini denetleyebilen­ler yıldızlardan daha çok parlayacak­lar. Ama geceden daha karanlık yüzlü bizler için nesi iyi?

126Kötülük, gü­nah dolu hayatımız boyunca ölümden sonra bizleri bekleyen sıkıntıları hiç düşünmedik."

127Melek bana şöyle yanıt verdi: "Her insanın dünyevi mücadelesi sırasında hiç aklından çıkarmaması ge­reken düşünce şudur:

128Eğer o yenilmişse, mutlaka senin söz ettiğin sıkıntıları kabul etmesi gerekir. Ama ka­zanmışsa, açıklamış olduğum ödül onun olacaktır.

129Bu yüzden Musa kendi döneminde 'Hayatı seç ve ya­şa!' diyerek halkını teşvik etmişti.

130Oysa onlar ona inanmadılar. Ne on­dan sonraki peygamberlere, ne de Tanrı'ya!

131Onların üzerindeki lanet yü­zünden hiç bir üzüntü söz konusu ol­mayacak, sadece inanmış olanların kur­tuluşları için duyulan sevinç var ola­cak."

132"Efendim" dedim, "Biliyorum ki, yüce Tanrı merhametlidir', çünkü henüz doğmamışlara acır.

133'Bağış­layıcıdır', çünkü tövbe edip yasaya uygun yaşayanları affeder.

134'Sabır­lıdır', çünkü günah işleyenlere karşı sabırlı davranır.

135'Cömertçe veren­dir', çünkü almak yerine vermeyi ter­cih eder.

136Tekrar tekrar geçmişteki, şimdiki ve gelecekteki günahkârları ba­ğışladığından 'bağışlaması bol Olan­dır.

137Öyle olmasaydı, O'nun sürekli bağışlaması olmasaydı, dünya ve onun üzerinde yaşayanlar için hiç yaşama umudu olmayacaktı.

1380 'cömert' di­ye de bilinir, çünkü O'nun günahkâr­ları günahlarından arındıran cömertli­ği olmasaydı, insanoğlunun on binde birlik kısmı bile sonsuz yaşamı umut edemeyecekti.

1390 aynı zamanda adil' olarak da bilinir, çünkü sözüyle yarattığı sayısız günahlıya karşı ba­ğışlayıcı olmasaydı,

140sanıyorum ki, tüm insan soyundan sadece pek azı ha­yatta kalabilirdi."


Başlangıç