Ezra
7Ben konuşmamı bitirdiğimde, önceki gecelerde olduğu gibi, aynı melek bana gönderildi.
20 bana şöyle dedi: "Ayağa kalk Ezra, sana şu haberi iletmek için geldim, iyice dinle."
3"Buyrun efendim" dedim. Sonra konuşmasını şöyle sürdürdü: "Uçsuz bucaksız açık bir alanda oluşturulmuş, enine ve boyuna yayılmış bir denizi düşün, Ama girişi bir ırmağın ağzı gibi dar,
4Eğer herhangi bir kimse bu denize ulaşmaya karar verirse, onu görse de,
5onun açık sularına o dar geçitten geçmeksizin ulaşamaz.
6Ya da düz bir alanda kurulmuş bir kenti düşün.
7Öyle bir kent ki, arzu edebileceğin her şeyle dolu, ama kentin girişinin sağı ateş, solu da derin bir suyla kaplı, dar ve dik.
8Suyla ateşin arasında yalnızca bir patika yol var. Bir defada sadece bir kişinin geçebileceği genişlikte.
9Örneğin bu kent birisine miras olarak verilseydi, o kişi bu tehlikeli yollardan geçmeksizin nasıl kendi mirasına egemen olabilirdi?"
10"O tek yol, efendim" diyerek aynı görüşte olduğumu açıkladım.
11Bana şöyle dedi: "İsrail'in hissesi de böyle. Yarattığım dünya İsrail içindi. Adem buyruklarıma karşı gelince insanlık yargılanmayla karşı karşıya kaldı.
12Bu dünyanın girişleri dar, acı dolu, çetin, sarp, kötü, tehlike ve sıkıntılarla dolu olarak yaratıldı.
13Ama daha büyük dünyanın girişleri daha geniş, emin ve ölümsüzlüğe götürür.
14Şu halde, her insan mutlaka bu dar, amaçsız, boş hayata girmeli. Yoksa ruhların korunduğu yerdeki lütfa hiç erişemez.
15 Öyleyse Ezra, neden ölümlü olduğun, kesinlikle öleceğin düşüncesinden bu kadar derin bir tedirginlik duyuyorsun?
16Neden zihnini şu an yerine geleceğe çevirmiyorsun?"
17"Efendim, üstadım" diye yanıtladım, "Yasanızda koşulları koymuştunuz: Doğru olanlar bu lütuflara sahip olacak, günahkârlar yok olacak.
18Bundan dolayı doğru olanlar bu zor hayata katlanıp öteki dünyadaki huzurlu yaşamı arayabilirler, ama günahkâr hayat yaşayanlar, hiç açık alanlara ulaşmadan, doğrudan zorluklar içine gitmiş olacaklar."
19Melek şöyle dedi: "Sen Tanrıdan daha iyi yargılayamazsın, ne de yüce Tanrı'dan daha akıllı olabilirsin.
20Tanrı'nın önlerine getirdiği yasanın hor görülmesindense, şimdi yaşayan bir çok kimsenin yok olması daha iyidir!
21Tanrı tüm insanlara, bu dünyaya geldikleri zaman nasıl yaşama erişeceklerini ve cezalandırılmaktan kurtulacaklarını anlatan açık bilgiler vermişti.
22Ama günahkârlar O'na itaat etmeyi reddettiler,
23Onlar kendi boş fikirlerini oluşturup hile ve kötülük tasarladılar. Dahası yüce Tanrı'nın varlığını reddedip O'nun yollarını kabul etmediler.
24O'nun yasasını ve vaatlerini reddettiler. Yargılarına güvenmediler, buyruklarına itaat etmediler.
25Onun için Ezra, boşluk boş olanların, doluluk dolu olanlarındır!
Mesih 'in Krallığı ve Son Yargı Günü
26"Dinle! Önceden haber vermiş olduğum belirtiler görülmeye başladığında zaman gelecek, şu anda görünmeyen kent ortaya çıkacak ve şimdi gizlenmiş olan ülke görünür olacak.
27Önceden uyardığım kötülüklerden korunmuş olan herkes benim olağanüstü, görkemli işlerimi görecek.
28Oğlum Mesih beraberindekilerle ortaya çıkacak, hayatta kalan herkese dört yüz yıl mutluluk getirecek.
290 zamanın sonunda oğlum Mesih ölecek, böylece nefes alan bütün insanoğlu da ölecek.
30Daha sonra dünya, yaratılışın başlangıcındaki gibi, yedi gün için ilk sessizliğine geri dönecek; geride hiç canlı kimse kalmayacak.
31Yedi gün sonra henüz uyanmamış olan çağ uyandırılacak, çürümüş çağ ise ölecek.
32Yeryüzü bağrında uyuyanları, toprak içinde sessizce dinlenenleri bırakacak. Koruma evleri kendilerine emanet edilmiş olan ruhları geri verecek.
33Daha sonra yüce Tanrı yargıçlık makamında görülecek. Sevgi ve sabır son bulacak,
34yalnızca yargı kalacak.
35Doğruluk sağlam basacak, sadakat güçlü olacak. Dünyada yapılanların karşılığını verme bir anda başlayacak, açık hesaplaşma yapılacak. İyi işler uyanacak, kötü işlerin uyumasına izin verilmeyecek.
36Daha sonra sıkıntı yeri ortaya çıkacak, onun karşısında da huzur yeri. Cehennemin fırını gösterilecek, karşı tarafta da cennetin sevinci.
37"Daha sonra yüce Tanrı ölümden diriltilmiş uluslara şunları diyecek: 'Bakın ve anlayın, sizler beni yalanlayıp kulluk etmeyi reddettiniz, buyruklarımı hor gördünüz.
38Bir bu tarafa, bir de öteki tarafa bakın: Bu tarafta huzur ve sevinç, öbür tarafta ateş ve sıkıntı.' Bunlar O'nun, onlara yargı günü söyleyecekleridir.
39"O gün güneşsiz, aysız ve yıldızsız;
40bulutsuz, gök gürültüsüz ve şimşeksiz; rüzgarsız, susuz ve yağmursuz; karanlık, gecesiz ve sabahsız; yazı, baharı ve kışı olmayan;
41ısıtmayan, dondurmayan ve soğuk olmayan; dolusuz, yağmursuz ve çiğsiz;
42öğlesi, gecesi ve şafağı olmayan; aydınlığı, parlaklığı ve ışığı olmayan bir gün olacak. Yalnızca yüce Tanrı'nın Işığı'nın parlaklığı var olacak. Bütün insanlar önlerine serilmiş olan her şeyi görecek.
43O, adeta yılın bir haftası kadar bir süre devam edecek.
44Yargı günü için söyleyeceğim buyruk budur. Bu vahyi sadece sana indirdim."
45Şöyle dedim: "Efendim, daha önce söylediğimi tekrar edeceğim: Koşullarını belirlemiş olduğunuz buyruklarınıza itaat ederek yaşayanlara ne mutlu!
46Ancak, dua ettiğim kişilere ne olacak? Hiç günah işlememiş ve senin antlaşmana karşı gelmemiş biri var mıdır?
47Şimdi anlıyorum ki, gelecek dünya çok az kişiye mutluluk, ama bir çok kişiye sıkıntı getirecek.
48Bizleri Tanrı'nın işlerinden uzaklaştırıp soğutan kötülük kalplerimizde gelişti, bizi çürümenin içine ve ölüm yoluna çekti, yıkımın yollarını bizlere sere serpe açtı. Bizleri yaşamdan çok uzaklara taşıdı. 0, bunu sadece bir kaç kişiye değil, ama hemen hemen yaratılmışların tümüne yaptı."
49Melek şöyle yanıtladı: "Dinle beni, sana daha fazla bilgi verip düzeltme yapacağım.
50Bu nedenledir ki, yüce Tanrı tek bir dünya değil, iki tane yaratmıştır.
51Dediğin gibi, doğru olanlar çok değil, sadece bir kaç kişi. Günahkârların sayısıysa çok. 0 halde yanıtı dinle.
52Farzet ki, senin bir kaç tane çok değerli taşın var. Onların arasına adi kurşun ve kil koyarak sayılarına ek yapar miydin?"
53Hayır" dedim, "Hiç kimse bunu yapmaz."
540 konuşmasını sürdürdü: "Şu yönden de bir bak. Yeryüzü ile konuş, ona alçakgönüllülükle sor, sana yanıt verecektir.
55Şöyle de: 'Sen altını, gümüşü, bakırı, demiri, kurşunu ve kili üretiyorsun.
56Altından daha fazla gümüş, gümüşten daha fazla bakır, bakırdan daha fazla demir, demirden daha fazla kurşun, kurşundan daha fazla kil var.'
57Sonra sen kendin yargıla, hangileri değerli ve arzu edilir, hangileri sıradan."
58"Efendim, üstadım" dedim, "Sıradan şeyler ucuzdur, daha az olanlar ise daha değerli."
59Oda şöyle yanıtladı: "Bundan ne sonuç çıkar, düşün o halde: Elde edilmesi zor olan şeye sahip olan kişinin memnun olması için, sıradan şeylere sahip olandan daha fazla nedeni vardır.
60Aynı şekilde, vaat ettiğim yargı günümde, ben kurtulmuş bir kaç kişiyle mutlu olacağım. Çünkü onlar benim görkemimi egemen kıldılar. Onların aracılığıyla adım bilindi.
61Buna karşılık kayıp halk için hiç yas tutulmayacak. Onlar artık buhardan başka bir şey değiller, alev veya duman gibiler. Onlar ateş alıp birden bire alevlenir, sonra da sönüp ortadan kaybolurlar."
62Sonra şöyle dedim: "Toprak ana, sen ne doğurmuşsun! İnsanın aklı, varlığın geri kalanı gibi bir toprak ürünü müdür?
63Eğer gerçekten topraktansa, hiç yaratılmamış olması daha iyiydi!
64Ama gerçekte biz düşünme yeteneğiyle büyüyüp gelişiyor, onun tarafından sıkıntı görüyoruz. Bizler ölüme mahkûmuz ve biz bunu biliyoruz.
65İnsanoğlu için ne acı! Vahşi hayvanlar için ne mutluluk! Ne acı annenin her bir çocuğu için! Ne büyük sevinç sığırlar ve sürüler için!
66Onların durumu bizimkinden ne kadar daha iyi! Onları bekleyen bir yargı günü yok, ölümden sonraki yaşam, sıkıntı ve kurtuluşa dair bilgileri yok!
67Eğer bir sıkıntı olacaksa, gelecekte bir yaşamın bize vaat edilmesinin nesi güzel?
68Her yaşayan insan ağır bir yük yüklenmiş, kötülükle lekelenmiştir, baştan başa bir günahkârdır.
69Eğer öldükten sonra bizi bekleyen bir yargı günü olmasaydı, daha iyi olmaz mıydı?"
70Melek şöyle yanıtladı: "Yüce Tanrı yeryüzünü, Adem'i ve çocuklarını yaratırken ilk önce yargı gününü ve onunla beraber oluşacakları tasarladı.
71İnsan düşünme yetisiyle gelişir dediğinde, senin kendi sözlerin yanıtı sana veriyor.
72Bu dünyanın insanları günahı bilinçli olarak işlemişlerdir. Onları bir sıkıntının beklemesinin nedeni de budur. Onlar buyrukları aldılar, ama uymadılar. Yasayı kabul ettiler, ama saygısızlık edip bozdular.
73Yargı günü nasıl bir savunmada bulunabilecekler, son günde yanıtları ne olacak?
74Yeryüzündeki insanlara karşı yüce Tanrı ne kadar sabırlı oldu! Onların hatırı için değil, ama önceden belirlenmiş gelecek uğruna."
75Bunun üzerine dedim ki: "Efendim, eğer gözünüzde lütuf buldumsa, şunu bana açıklar mısınız? Öldükten sonra bizlere ruhlarımız geri verildiğinde, sen yeni dünyanı yaratana kadar rahat içinde mi bekletileceğiz, yoksa sıkıntımız derhal başlayacak mı?" "Onu da sana anlatacağım" diye yanıtladı,
76"Ama kendini benim yasamı horlayanlarla, sıkıntı çekeceklerle bir sayma.
77Çünkü sen, her ne kadar sana son günlere kadar gösterilmeyecek olsa da, yüce Tanrı'nın gözünde iyi işlerden oluşan bir hazine biriktirip depoladın.
78Ama şimdi ölümden konuşalım: Yüce Tanrı bir insanın ölmesi için son kararını verdiğinde, ruh her şeyden önce bedeni terk edip onu bahşetmiş olan biricik varlığa, yüce Tanrı'ya tapınmak için geri döner.
79Ancak, yüce Tanrı'nın yollarını reddedip O'nun yasasını hor görenlere, Tanrı'dan korkanlardan nefret edenlere gelince,
80onların ruhları sürekli kalacakları bir yere gitmek yerine, aylak aylak, acı, sıkıntı ve keder içinde dolaşır dururlar. Bu da yedi nedenden dolayıdır.
81İlk olarak onlar yüce Tanrı'nın yasasını hor görmüşlerdir.
82İkincisi, sonsuz yaşamı kazandıracak olan içten tövbe etme fırsatını yitirmişlerdir.
83Üçüncüsü, yüce Tanrı'nın antlaşmalarına güvenmiş olanlar için hazırlamış olduğu ödülü görürler.
84Dördüncüsü, son günlerde kendilerini bekleyen sıkıntıyı düşünmeye başlarlar.
85Beşincisi, meleklerin diğer ruhların bulundukları huzur içindeki yerlerini koruduklarını görürler.
86Altıncısı, yakında kendilerinin sıkıntı içine gireceklerini bilirler.
87Yedincisi hepsinden en şiddetli olandır: Yüce Tanrının görkemi karşısında onlar utanç içinde yıkılırlar, üzüntü içinde eriyip biterler, yaşamlarında O'na karşı işledikleri günahları hatırlar, küçülüp büzülürler. Onlar son gün hesap vermek için O'nun huzuruna getirileceklerdir.
88"Yüce Tanrı'nın ilkelerini yerine getirmiş olanlara gelince, ölümlü bedenlerini terk etme zamanı geldiğinde onlara şöyle olacak:
89Yeryüzünde kaldıkları sürece onlar sürekli sıkıntı ve tehlikeye rağmen yüce Tanrıya hizmet ettiler. Onlara verilen yasaya bağlı kaldılar.
90Onların ödülleri budur:
91İlk Önce onlar, kendilerini kendisinin olarak alıp kabul eden Tanrı'nın cennetini görmekten çok büyük bir mutluluk duyacaklar. Daha sonra içeri girip belirlenen yedi aşamada dinlenecekler.
920nların ilk mutluluğu, onları doğru yoldan çıkarıp hayattan ölüme götürmede başarısız olmuş olan, doğuştan gelen kötülüğe yönelik, kendi iç dürtülerine karşı verdikleri uzun mücadelede kazandıkları zaferdir.
93İkinci mutlulukları da, günahkâr ruhların durup dinlenmeksizin başı boş dolaşmalarını ve onlar için hazırlanmış cezayı görmeleridir.
94Üçüncü mutlulukları, yaratıcıları tarafından kendilerine verilen iyi haberdir ki, onlar yaşamları boyunca kendilerine emanet edilen yasaya bağlı kaldılar.
95Dördüncü mutlulukları, huzurla dolu, meleklerce korunan ve şimdi beraberce paylaştıkları bekleme yerlerinde sonradan olacakları bilmek. Onları bekleyen gelecek çağdaki cennetten haberdar olmak.
96Beşinci sevinçleri, kaçıp kurtuldukları çürümüş dünya ile mülkleri olacak gelecek yaşam arasındaki farktır. Bu gelecek yaşamda sonsuza kadar eski sıkıntılarından özgür edilecek, mutlu ve rahat yaşayacaklardır.
97Altıncı mutlulukları, güneş kadar aydınlık yüzleriyle yıldızlar gibi parlayacaklarına, asla sönüp ölmeyeceklerine güvenmeleridir.
98Hepsinin en büyüğü olan yedinci mutlulukları ise yaşamları boyunca hizmet ettikleri ve şimdi kendisinden görkemle ödüllerini alacakları Biricik varlığı yüz yüze görmek için koştuklarında, tüm korku ve utançtan özgür olmalarını sağlayacak güvencedir.
99"Bildirmiş olduğum bu mutluluklar doğru kişiler için kararlaştırılmış armağanlardır. Daha önce açıkladığım sıkıntılarsa asiler için saptanmış işkencelerdir."
100Bunun üzerine şöyle sordum: "Ruhlar bedenlerinden ayrıldıklarında bana açıkladıklarınızı görme fırsatı onlara verilecek mi?"
101"Onlara yedi gün izin verilecek" diye yanıtladı, "Sana anlattıklarımı görmeleri için onlara yedi gün izin verilecek. Daha sonra öbür ruhların bulunduğu yerde toplanacaklar."
102Tekrar sordum: "Efendim, eğer gözünüzde lütuf bulduysam biraz daha açıklayın. Yargı günü doğru olanların kötülükleri bağışlanacak mı? Yoksa onlar yüce Tanrı'ya mı yalvaracaklar?
103Babalar kendi oğulları, oğullar kendi anne babaları, kardeşler kardeşleri, akrabalar yakınları, dostlar değerli arkadaşları adına dua edebilecekler mi?"
104"Gözümde lütuf buldun" diye yanıtladı, "Sana anlatacağım. Yargı günü kesindir ve doğruluk mührünü sergiler. Şu anki çağda bir baba çocuğunu kendi yerine hasta olsun, uyusun, yesin ve kendi yerine iyileşsin diye gönderemez. Ne de bir çocuk babasını, bir efendi kölesini, bir adam en iyi dostunu!
105Aynı şekilde, hiç kimse hiç bir zaman bir başkası için af dileyemeyecek. O gün geldiğinde, her birey kendi kötülük ve iyiliklerinden sorumlu tutulacaktır."
106Meleğe şu karşılığı verdim: "Ama o zaman bizim Kutsal Kitap'ta okuduğumuz aracı olmak nasıl oluyor? İbrahim Sodom halkı için dua etti. Sonra Musa çölde günah işlediklerinde atalarımız için,
107daha sonra Akan zamanında Yeşu İsrailliler için dua ettiler.
108Saul döneminde Samuel, veba döneminde Davut, tapınak adandığında Süleyman dua etti.
109İlyas halk için yağmur duasına çıktı, ölü bir adam tekrar hayata dönsün diye dua etti.
110Hizkiya Sanherib zamanında ulusu için dua etti. Buna benzer bir çok örnek var.
111Yozlaşma ve kötülüklerin arttığı günlerde doğru kişiler günahkârlar için af dilemişse, yargı günü aynı şey neden olmasın?"
112Melek bana şu yanıtı verdi: "Şu anki dünya son değildir. Tanrı'nın yüceliği sürekli onda kalmaz. Güçlülerin zayıflar için dua etmesinin nedeni de budur.
113Ancak yargı günü şu anki dünyanın sonu olacak ve gelecek sonsuz dünyanın üzerindeki çürümenin sona ereceği,
114tüm aşırılıkların yok olacağı, imansızlığın kökünden söküleceği, adaletin tamamen egemen olacağı dünyanın başlangıcı olacak. Dürüstlük güneş gibi yükselecek.
115Böylece yargı gününde davasını kaybeden kişi için hiç acıma olmayacak, kazanan kişi içinse hiçbir şekilde karar değişmeyecektir."
1160na şöyle dedim: "Yine de bu benim görüşüm, ilk düşüncem de son düşüncem de bu: Tanrı Adem'i hiç yaratmamış olsaydı, ya da yarattığında günah işlemekten uzak tutsaydı dünya ne kadar iyi olacaktı.
117Çünkü şimdi üzüntü içinde yaşamış olmanın ölümden sonraki cezayı beklemek dışında bizlere ne gibi bir katkısı olabilir?
118Ey Adem, ne yaptın sen? Günahın, yalnızca senin düşüşün olmadı, tüm çocuklarının da bizim de düşüşümüz oldu.
119Biz öldürücü günahlar işlediğimizde bize ölümsüzlüğün vaat edilmesinin
120ya da içinde bulunduğumuz düşkünlükte sonsuzluğu umut etmenin
121veya bizler o kadar kötü bir yaşam yaşarken, sağlık ve esenlik içinde yaşamayı umut etmenin neresi iyi?
122Yüce Tanrı'nın görkemi tertemiz bir yaşam yaşayanlara rehberlik edecektir. Ama bu kadar kötülüğe yönelmiş bizlere nasıl yardım edilebilecek?
123Cennet ve onun kusursuz, şifa kaynağı sonsuz meyvesi bize açıklandı, ama biz giremiyorsak nesi güzel?
124Yuvamızı doğru yoldan ayırdığımızdan bu yana oraya asla giremeyeceğiz.
125Kendilerini denetleyebilenler yıldızlardan daha çok parlayacaklar. Ama geceden daha karanlık yüzlü bizler için nesi iyi?
126Kötülük, günah dolu hayatımız boyunca ölümden sonra bizleri bekleyen sıkıntıları hiç düşünmedik."
127Melek bana şöyle yanıt verdi: "Her insanın dünyevi mücadelesi sırasında hiç aklından çıkarmaması gereken düşünce şudur:
128Eğer o yenilmişse, mutlaka senin söz ettiğin sıkıntıları kabul etmesi gerekir. Ama kazanmışsa, açıklamış olduğum ödül onun olacaktır.
129Bu yüzden Musa kendi döneminde 'Hayatı seç ve yaşa!' diyerek halkını teşvik etmişti.
130Oysa onlar ona inanmadılar. Ne ondan sonraki peygamberlere, ne de Tanrı'ya!
131Onların üzerindeki lanet yüzünden hiç bir üzüntü söz konusu olmayacak, sadece inanmış olanların kurtuluşları için duyulan sevinç var olacak."
132"Efendim" dedim, "Biliyorum ki, yüce Tanrı merhametlidir', çünkü henüz doğmamışlara acır.
133'Bağışlayıcıdır', çünkü tövbe edip yasaya uygun yaşayanları affeder.
134'Sabırlıdır', çünkü günah işleyenlere karşı sabırlı davranır.
135'Cömertçe verendir', çünkü almak yerine vermeyi tercih eder.
136Tekrar tekrar geçmişteki, şimdiki ve gelecekteki günahkârları bağışladığından 'bağışlaması bol Olandır.
137Öyle olmasaydı, O'nun sürekli bağışlaması olmasaydı, dünya ve onun üzerinde yaşayanlar için hiç yaşama umudu olmayacaktı.
1380 'cömert' diye de bilinir, çünkü O'nun günahkârları günahlarından arındıran cömertliği olmasaydı, insanoğlunun on binde birlik kısmı bile sonsuz yaşamı umut edemeyecekti.
1390 aynı zamanda adil' olarak da bilinir, çünkü sözüyle yarattığı sayısız günahlıya karşı bağışlayıcı olmasaydı,
140sanıyorum ki, tüm insan soyundan sadece pek azı hayatta kalabilirdi."