Deuterokanonik (Apokrif) Kitaplar Tobit Yudit Ester Bilgelik Sirak Baruk Yeremya’nın Mektubu Azarya’nın Duası Suzanna Bel ve Ejderha 1. Makabeler 2. Makabeler 3. Makabeler Esdras Ezra Maneşşe’nin Duası 151. Mezmur 4. Makabeler

Ezra

10 "Ne var ki, oğlum düğün evine girerken düşüp öldü.

2Bu yüz­den hepimiz lambalarımızı söndür­dük. Komşularımın hepsi beni sakin­leştirmeye geldiler. Ertesi günün ge­cesine kadar kederimi kontrol ettim.

3Rahatlamam ve kederimi kontrol et­mem için ettikleri ısrara son verdikle­rinde ayağa kalktım, geceleyin kimse­ye görünmeden, gördüğünüz gibi, bu­raya, bu tarlaya geldim.

4Asla köye geri dönmemeye, burada yemeden iç­meden, ölene kadar, aralıksız yas tu­tup oruç tutmaya karar verdim."

5Bunu duyunca düşüncelerimi bir yana bırakıp öfkeyle kadına şöyle dedim: "Sen bu dünyadaki en akılsız kadınsın.

6Ulusumuzun kederini, bize neler olduğunu görmüyor musun?

7He­pimizin anası Siyon derin sıkıntı ve üzüntü içinde. Sen onun için acı çek­meliydin

8ve hepimizin acısına ortak olmalıydın. Ancak sen kendi biricik oğlun için derin bir keder içindesin.

9Sor toprağa, o sana anlatacaktır. O, kendisinin doğurduğu binlerce kişi için yas tutmak zorundadır.

10Hepimiz baş­langıçta ondan türedik ve daha çok gelecek var. Hemen hemen onun tüm çocukları mahvolmaya gidiyor, onla­rın çok büyük bir kısmı da öldürülü­yor.

11Bu durumda kim daha fazla yas tutma hakkına sahip, o kadar bü­yük sayıları kaybeden toprak mı, yok­sa yalnızca bir kişi için kederlenen sen mi?

12Bana şöyle diyebilirsin: 'Ama benim kederim toprağın acısından fark­lıdır. Ben acı ve sıkıntıyla doğurdu­ğum kendi rahmimin meyvesini kay­bettim.

13Buna karşın, şimdi canlı olan çok büyük sayıdaki insanın kayboluşu yeryüzüne gelişleri gibi sadece bir do­ğa kanunudur.'

14Benim buna yanı­tım şudur: Acılarının pahasına sen bir anne oldun. Ancak aynı şekilde, top­rak da daima insanoğlunun annesi oluyor, Yaratıcısı'na meyve veriyor.

15"Bu yüzden kederini kendine sak­la, talihsizliklerine cesaretle katlan.

16Eğer doğru biri olarak Tanrı'nın buy­ruğunu kabul edersen, zamanla oğlu­nu geri alırsın. Kadınlar arasında da onurlu bir ad kazanırsın.

17Şu halde, köyüne ve kocana geri dön."

18"Hayır, dönmeyeceğim" diye ya­nıtladı, "Köye geri dönmeyeceğim, bu­rada kalıp öleceğim."

19Ancak ben onunla tartışmayı sür­dürdüm:

20"Söylediğini yapma" de­dim, "Siyon'un talihsizliğini görüp ikna ol, Yeruşalim'in sıkıntısına ba­kıp kendini sakinleştir.

21Gördüğün gibi tapınağımız yıkıldı, sunağımız yerle bir edildi.

22Arplarımızın teli yok, ezgilerimiz susturuldu, neşeli ba­ğırışlarımız kesildi. Kandilimizin ışığı sönük, Antlaşma Sandığı ganimet ola­rak alındı. Kutsal kaplar kirli, Tanrı tarafından bize verilen ad onurunu yi­tirdi. Yöneticilerimize utanç verici bir şekilde davranıldı, kâhinlerimiz canlı canlı yakıldı, Levililer tutsak alındı. Bakire kızlarımız tecavüze uğradı, ka­rılarımızın ırzına geçildi. Dindar er­keklerimiz kaçırıldı, çocuklarımız yüz­üstü bırakıldı, gençlerimiz köleleştirildi, güçlü savaşçılarımız zayıf düştü.

23Hepsinden en kötüsü, Tanrı'nın ken­di mührü ile önceden onayladığı Siyon ceza olarak görkemini yitirdi ve şimdi düşmanımızın ellerinde.

24Şu halde, kendi sıkıntını üstünden at, acı­nı tümden bir kenara bırak. Güçlü Olan sana lütfunu ve sevgisini göstersin. Yü­ce Tanrı sana bu sıkıntılarından sonra rahatlık ve huzur versin!"

25Ben kadınla konuşuyorken, bir­den bire onun yüzünün aydınlanmaya başladığını gördüm. Çehresi şimşek gibi parladı, ondan ürküp korkuyla bü­züldüm.

26Bunun ne anlama geldiğini merak ederken, o aniden yeryüzünü sallayan yüksek bir ses çıkarıp kor­kunç bir çığlık attı.

27Baktığımda ar­tık bir kadın yoktu, ama büyük, yek­pare temeller üzerine kurulmuş, bit­miş bir kent gördüm. "Beni daha önce ziyaret eden melek Uriel nerede?

28Bü­tün umutlarımı darmadağın eden, tüm dualarımı boşa çıkaran bu şaşkınlığın içine düşmüş olmam onun işidir" di­yerek korkuyla, yüksek sesle bağır­dım.

Melek Uriel Görümü Açıklıyor


29Beni daha önce ziyaret eden me­lek belirdiğinde hâlâ konuşuyordum.

30Beni gördüğünde kendimden geç­miş bir halde, bilinçsizce toprağın üze­rinde ölü gibi uzanmıştım. Sağ elim­den beni kavradı, önümde dimdik di­kilip beni ayaklarımın üzerine kaldır­dı.

31"Sorun nedir?" diye sordu, "Ne­den yıkıldın? Zihnini altüst edip seni kendinden geçiren neydi?"

32"Senin beni terk edip yalnız bırakmış olman­dır" diye yanıtladım, "Bana söyledik­lerini yaptım, tarlaya geldim. Burada görmüş olduğum şeylerse anlatma ye­teneğimin çok ötesinde."

33"Bir adam gibi ayağa kalk, sana açıklayacağım" dedi.

34"Söyle efendim" dedim, "Sadece beni yüzüstü bırakma ve beni tatmin ol­madan ölüme terk etme.

35Çünkü gör­düklerim ve duyduklarım kavrayışımın ötesindedir.

36Yoksa hepsi birer hayal  ya da düş mü? Gördüklerim ve duyduklarım bir hayal ya da düş de­ğilse,  kesinlikle  kavrayışımın  ötesindedir.

37Yalvarırım sana efendim, gördüklerimin anlamını bana açıkla."

38"Seni ürküten şeylerin anlamını sana açıklarken dinle beni" diye ya­nıtladı melek, "Çünkü yüce Tanrı sa­na bir çok sırrı açıkladı.

390, senin suç­suz yaşamını, kendi halkın için dur­madan çektiğin sıkıntıyı ve Siyon için duyduğun derin acıyı gördü.

40Işte gör­düğün görümün anlamı:

41Kısa bir sü­re önce yaslı bir kadın gördün ve onu avutmaya çalıştın. Şimdi artık o kadı­nı görmüyorsun, ancak tamamen ku­rulmuş bir kent görüyorsun,

42Kadın sana oğlunu yitirdiğini söyledi.

43Açık­laması şudur:

44Gördüğün kadın, bi­naları ile birlikte kent olarak gördü­ğün Siyon'dur.

450, sana otuz yıldır çocuksuz olduğunu söyledi. Öyledir, çünkü 3000* yıldır Siyon'da hiç kur­ban sunulmamıştır.

* Bazı eski metinler "3000 yıl", Latince "Üç yıl''

463000 yıl sonra Süleyman kenti kurdu, kurbanlar sun­du. Bu da kısır kadının oğlunu doğur­duğu zamanı  simgeler.

47Çocuğunu büyütürken çok büyük acılar çektiğin­den söz etti. O da Yeruşalim'in yerle­şime açıldığı dönemdir.

48Daha sonra sana, oğlunun düğün odasına girdiği günkü ölümü ile ortaya çıkan büyük kaybından dolayı duyduğu acıyı an­lattı. O da Yeruşalim'in ansızın yıkılı­şını simgeler.

49Acısı nedeniyle avut­maya çalıştığın oğlu için yas tutan kadın olarak gördüğün görümden al­man gereken vahiy budur.

50Senin iç­ten acını, kadın için yürekten hissettiğin şefkati gören yüce Tanrı şimdi sa­na onun parlak görkemini ve güzelli­ğini gösteriyor.

51İşte sana hiçbir evin dikili olmadığı bir tarlada oturmanı söylemiş olmamın nedeni

52yüce Tan­rı'nın sana bu görümü yollamaya ni­yetli olduğunu bilmemdendir.

53Her­hangi bir binanın temeli atılmamış olan bu tarlaya gelmeni söylememin nede­ni,

54yüce Tanrı'nın açıklayacağı ken­tin kurulacağı yerde insanın yapmış olduğu hiçbir binanın ayakta kalama­yacak olmasındandır.

55"Bunun için hiç korkma, Ezra, tit­reyen yüreğini rahatlat. Gözlerinde he­nüz tümünü görecek güç varken kente git ve binaların görkemini gör.

56Daha sonra, sen ancak kulaklarının duy­ma gücü kadar işitebileceksin.

57Sen, başka bir çok insandan daha fazla kut­sanmış birisin. Çok az kişi senin gibi, yüce Tanrı'yla birlikte anılan bir ada sahiptir.

58Yarın akşama kadar bura­da kal.

59Yüce Tanrı sana görümde yeryüzünün son günlerinde üzerinde yaşayanlara yapmayı tasarladıklarının görüntülerini gösterecek." Bana söy­leneni yapıp o gece ve ertesi gün ora­da uyudum.


Başlangıç