Ezra
10 "Ne var ki, oğlum düğün evine girerken düşüp öldü.
2Bu yüzden hepimiz lambalarımızı söndürdük. Komşularımın hepsi beni sakinleştirmeye geldiler. Ertesi günün gecesine kadar kederimi kontrol ettim.
3Rahatlamam ve kederimi kontrol etmem için ettikleri ısrara son verdiklerinde ayağa kalktım, geceleyin kimseye görünmeden, gördüğünüz gibi, buraya, bu tarlaya geldim.
4Asla köye geri dönmemeye, burada yemeden içmeden, ölene kadar, aralıksız yas tutup oruç tutmaya karar verdim."
5Bunu duyunca düşüncelerimi bir yana bırakıp öfkeyle kadına şöyle dedim: "Sen bu dünyadaki en akılsız kadınsın.
6Ulusumuzun kederini, bize neler olduğunu görmüyor musun?
7Hepimizin anası Siyon derin sıkıntı ve üzüntü içinde. Sen onun için acı çekmeliydin
8ve hepimizin acısına ortak olmalıydın. Ancak sen kendi biricik oğlun için derin bir keder içindesin.
9Sor toprağa, o sana anlatacaktır. O, kendisinin doğurduğu binlerce kişi için yas tutmak zorundadır.
10Hepimiz başlangıçta ondan türedik ve daha çok gelecek var. Hemen hemen onun tüm çocukları mahvolmaya gidiyor, onların çok büyük bir kısmı da öldürülüyor.
11Bu durumda kim daha fazla yas tutma hakkına sahip, o kadar büyük sayıları kaybeden toprak mı, yoksa yalnızca bir kişi için kederlenen sen mi?
12Bana şöyle diyebilirsin: 'Ama benim kederim toprağın acısından farklıdır. Ben acı ve sıkıntıyla doğurduğum kendi rahmimin meyvesini kaybettim.
13Buna karşın, şimdi canlı olan çok büyük sayıdaki insanın kayboluşu yeryüzüne gelişleri gibi sadece bir doğa kanunudur.'
14Benim buna yanıtım şudur: Acılarının pahasına sen bir anne oldun. Ancak aynı şekilde, toprak da daima insanoğlunun annesi oluyor, Yaratıcısı'na meyve veriyor.
15"Bu yüzden kederini kendine sakla, talihsizliklerine cesaretle katlan.
16Eğer doğru biri olarak Tanrı'nın buyruğunu kabul edersen, zamanla oğlunu geri alırsın. Kadınlar arasında da onurlu bir ad kazanırsın.
17Şu halde, köyüne ve kocana geri dön."
18"Hayır, dönmeyeceğim" diye yanıtladı, "Köye geri dönmeyeceğim, burada kalıp öleceğim."
19Ancak ben onunla tartışmayı sürdürdüm:
20"Söylediğini yapma" dedim, "Siyon'un talihsizliğini görüp ikna ol, Yeruşalim'in sıkıntısına bakıp kendini sakinleştir.
21Gördüğün gibi tapınağımız yıkıldı, sunağımız yerle bir edildi.
22Arplarımızın teli yok, ezgilerimiz susturuldu, neşeli bağırışlarımız kesildi. Kandilimizin ışığı sönük, Antlaşma Sandığı ganimet olarak alındı. Kutsal kaplar kirli, Tanrı tarafından bize verilen ad onurunu yitirdi. Yöneticilerimize utanç verici bir şekilde davranıldı, kâhinlerimiz canlı canlı yakıldı, Levililer tutsak alındı. Bakire kızlarımız tecavüze uğradı, karılarımızın ırzına geçildi. Dindar erkeklerimiz kaçırıldı, çocuklarımız yüzüstü bırakıldı, gençlerimiz köleleştirildi, güçlü savaşçılarımız zayıf düştü.
23Hepsinden en kötüsü, Tanrı'nın kendi mührü ile önceden onayladığı Siyon ceza olarak görkemini yitirdi ve şimdi düşmanımızın ellerinde.
24Şu halde, kendi sıkıntını üstünden at, acını tümden bir kenara bırak. Güçlü Olan sana lütfunu ve sevgisini göstersin. Yüce Tanrı sana bu sıkıntılarından sonra rahatlık ve huzur versin!"
25Ben kadınla konuşuyorken, birden bire onun yüzünün aydınlanmaya başladığını gördüm. Çehresi şimşek gibi parladı, ondan ürküp korkuyla büzüldüm.
26Bunun ne anlama geldiğini merak ederken, o aniden yeryüzünü sallayan yüksek bir ses çıkarıp korkunç bir çığlık attı.
27Baktığımda artık bir kadın yoktu, ama büyük, yekpare temeller üzerine kurulmuş, bitmiş bir kent gördüm. "Beni daha önce ziyaret eden melek Uriel nerede?
28Bütün umutlarımı darmadağın eden, tüm dualarımı boşa çıkaran bu şaşkınlığın içine düşmüş olmam onun işidir" diyerek korkuyla, yüksek sesle bağırdım.
Melek Uriel Görümü Açıklıyor
29Beni daha önce ziyaret eden melek belirdiğinde hâlâ konuşuyordum.
30Beni gördüğünde kendimden geçmiş bir halde, bilinçsizce toprağın üzerinde ölü gibi uzanmıştım. Sağ elimden beni kavradı, önümde dimdik dikilip beni ayaklarımın üzerine kaldırdı.
31"Sorun nedir?" diye sordu, "Neden yıkıldın? Zihnini altüst edip seni kendinden geçiren neydi?"
32"Senin beni terk edip yalnız bırakmış olmandır" diye yanıtladım, "Bana söylediklerini yaptım, tarlaya geldim. Burada görmüş olduğum şeylerse anlatma yeteneğimin çok ötesinde."
33"Bir adam gibi ayağa kalk, sana açıklayacağım" dedi.
34"Söyle efendim" dedim, "Sadece beni yüzüstü bırakma ve beni tatmin olmadan ölüme terk etme.
35Çünkü gördüklerim ve duyduklarım kavrayışımın ötesindedir.
36Yoksa hepsi birer hayal ya da düş mü? Gördüklerim ve duyduklarım bir hayal ya da düş değilse, kesinlikle kavrayışımın ötesindedir.
37Yalvarırım sana efendim, gördüklerimin anlamını bana açıkla."
38"Seni ürküten şeylerin anlamını sana açıklarken dinle beni" diye yanıtladı melek, "Çünkü yüce Tanrı sana bir çok sırrı açıkladı.
390, senin suçsuz yaşamını, kendi halkın için durmadan çektiğin sıkıntıyı ve Siyon için duyduğun derin acıyı gördü.
40Işte gördüğün görümün anlamı:
41Kısa bir süre önce yaslı bir kadın gördün ve onu avutmaya çalıştın. Şimdi artık o kadını görmüyorsun, ancak tamamen kurulmuş bir kent görüyorsun,
42Kadın sana oğlunu yitirdiğini söyledi.
43Açıklaması şudur:
44Gördüğün kadın, binaları ile birlikte kent olarak gördüğün Siyon'dur.
450, sana otuz yıldır çocuksuz olduğunu söyledi. Öyledir, çünkü 3000* yıldır Siyon'da hiç kurban sunulmamıştır.
* Bazı eski metinler "3000 yıl", Latince "Üç yıl''
463000 yıl sonra Süleyman kenti kurdu, kurbanlar sundu. Bu da kısır kadının oğlunu doğurduğu zamanı simgeler.
47Çocuğunu büyütürken çok büyük acılar çektiğinden söz etti. O da Yeruşalim'in yerleşime açıldığı dönemdir.
48Daha sonra sana, oğlunun düğün odasına girdiği günkü ölümü ile ortaya çıkan büyük kaybından dolayı duyduğu acıyı anlattı. O da Yeruşalim'in ansızın yıkılışını simgeler.
49Acısı nedeniyle avutmaya çalıştığın oğlu için yas tutan kadın olarak gördüğün görümden alman gereken vahiy budur.
50Senin içten acını, kadın için yürekten hissettiğin şefkati gören yüce Tanrı şimdi sana onun parlak görkemini ve güzelliğini gösteriyor.
51İşte sana hiçbir evin dikili olmadığı bir tarlada oturmanı söylemiş olmamın nedeni
52yüce Tanrı'nın sana bu görümü yollamaya niyetli olduğunu bilmemdendir.
53Herhangi bir binanın temeli atılmamış olan bu tarlaya gelmeni söylememin nedeni,
54yüce Tanrı'nın açıklayacağı kentin kurulacağı yerde insanın yapmış olduğu hiçbir binanın ayakta kalamayacak olmasındandır.
55"Bunun için hiç korkma, Ezra, titreyen yüreğini rahatlat. Gözlerinde henüz tümünü görecek güç varken kente git ve binaların görkemini gör.
56Daha sonra, sen ancak kulaklarının duyma gücü kadar işitebileceksin.
57Sen, başka bir çok insandan daha fazla kutsanmış birisin. Çok az kişi senin gibi, yüce Tanrı'yla birlikte anılan bir ada sahiptir.
58Yarın akşama kadar burada kal.
59Yüce Tanrı sana görümde yeryüzünün son günlerinde üzerinde yaşayanlara yapmayı tasarladıklarının görüntülerini gösterecek." Bana söyleneni yapıp o gece ve ertesi gün orada uyudum.